Hır

ben yaprak yaprak kaldırırken kabuklarımı, karşımda öylece durup şaşkınlığını gizleyemeyen aynalara inat patlatıyorum suratına en adi kahkahamı..
kahkaha da kahkaha olsa, uzaktan duyan biri olsa zanneder ki cinayet işleniyor.
katilim tabii ya, içimdeki duyguları zift karanlığıma bastırarak boğmaktan suçluyum nasılsa..
haritası silinmiş kalbimle, bana alkış tutan bir avuç sersemi selamlıyorum en sinsi bakışlar benimle..

24-1

gecenin bu tekinsiz vaktinde insanın aklı nasıl da kusursuz çalışıyor.
zihin denilen şey, hatırlanmayacak edepli -edepsiz ne kadar anı varsa bir anda bulup çıkarabiliyor, en derine geçmiş günlerin birinde özenle düzenlenerek kaldırılmış ne kadar duygu varsa önüne koyuveriyor bir anda insanın.
bu saatler hiç adil değil. işte onun için bu sakat zaman dilimlerini ufak sıyrıklarla atlatmaya çalışıyorum. insanın kendisine açılan kilitli kilitsiz tüm kapıların kendiliğinden bir anda yıkılmaları ne acı ve ne kadar doğal.
yerkürenin karanlık saçmalıklarla dolu olduğuna inananlardan birisiniz. yalnızlığınızın giderek su götürmez gerçeklerinizden biri haline geldiğini biliyorsunuz. öte yandan salakça umutlara inanmaya her kalkışınızda hissettiğiniz burukluk damağınızdaki kan tadı gibi, değil mi?
bitiyor sonunda..tükeniyoruz, aşınıyoruz, aşındırılıyoruz.
çok şeyin yavan, anlamsız, boş olduğunu görmek için daha neler tüketmem gerektiğini henüz bilmiyorum.
bilmek istemiyorum..

Öylesine Bir Yazı

dünya hiç durmadan dönüyor. çizikler içinde insanlar. kısası uzunu, derini sıyırmışı her çeşidi mevcut. biz duruyoruz ve yaşlı dünya dönmeye devam ediyor. biz düşüyoruz, o asılı kalıyor öylece. yatıyoruz kalkıyoruz, geçiyor günler. paramızı, zamanımızı, umutlarımızı, sözlerimizi, gülüşlerimizi, emeklerimizi, sevgilerimizi, heveslerimizi harcıyoruz. nasıl olsa yenileri gelir diye.
yerine yenisi gelmiyor.
ve her nasılsa kaybettiklerim her geçen gün artıyor.
üç günlük dünya. bir varmış bir yokmuş..

yazmaktan sıkıldım.
bu kadar.